Cefakar hekimlerimizin affına sığınarak
Bırakın kafası benim gibi kar yığını olmayı henüz şakaklarına ak bile düşmemiş genç dostum “Yok hocam yok... Dünyada kimseye demiyorum doktor olduğumu” diyordu, bilmiş bilmiş sırıtarak. “Şuradan çıktım mıydı sorana memurum diyorum” diye de ekliyordu.
Yıllardır benimde aklımdan geçen bu fikri eylem haline getirmiş olan genç meslekdaşıma gıpta ederek “bir denemenin tam sırası” diye düşündüm ben de. Ve ilk denememde Yukarıkoçlu'ya doğru giden minibüste doktor olduğumu gizleyince dinlediklerim. Öyle içime oturdu ki vatandaşın ettiği lafları, noktasına virgülüne kadar hıfzetim ve aynen size aktarıyorum:
“Af buyurun gıymatlu ağabeyim, bubamın böyük aptesinden gan geliyodu. Bi yannışlık yapdım zabahınan köyden alıp hasdaniye götüdüm. İlküntüye gada bekledük. İçeri girmemüzünen dışarı çıkmamuz bi oldu. Anağı satıyım doktur ta ne hasdaluğun va demeden urasını burasını iki elledi bizim ehtiyarın başladı “şunu yimiycen, bunu içmiycen” demiye. Gıymatlu ağabeyim, bu adam ağa adam, yiyümlü adam. Yimeden nasu dursun? Ulan herif bi de “diliği çıka” demesin mi? Şeytan ulan ağsulamattan bi dene kapturuyum şu doktur olacak pezeveğe dedi emme bi la havle çekip sığındım Yaradana. Dedim “doktur efendi bubamın ırahatsızluu dilinde deyil götünde götünde.” Doktur ters ters baktı baa, bi şee deyicek oldu emme yakamdaki irozeti görünce sesi soluğu kesildi. Bi şee deseydi zati anam avradım olsun unu Urus hududuna gada sürdürüdüm. Neyse gıymatlu ağabeyim, adam bi şurubunan iki hap yazdım, bunnarı şööle gullan bööle gullan dedi, biz çıkduk. Ulan benim bubam inek mi de bööle beş dakkada beşikdaş urasını burasını elleyip şurubunan filen savıcan başından. Yırttım ireçeteyi atdım bi keğara. Bi de guvatlu yel esiyodu ki gıymatlu ağabeyim u kaadın uçuşunu bi göriceedin beee. Doğru Şifa erzanesinin üstündeki dahiliye dokturuna götüdüm bubamı. Erzane üstündeki dokturla eyi olu ağabeyim. Annarsın ya erzaneciynen annaşmalu oldukları içün çok ilaç yazalla, biri tesürlü olmasa etekisi olu. Dahiliye mütasısı gara yağızın esmerisi, ince dalak, ablak yüzlü bi uşak. Parayı vericook ya, adamın aazında bal akıya.”Nerelüsün buba, geçmiş olsun buba, hacı deezemiz nası buba.” Ulan deyiceedim nerdeyse anağı mı şiittide buba buba deyip duruyon. Neyse gıymatlu ağabeyim, dinnedi, mayne etdi, ilaçlu filim istedü. Filimi çekdüdük, gersin geri doktura götüdük. Şurup yazdı, hap yazdı. Gırkiki milyon lire dutdu. Köye geldük, ilaçları vedük. On beş gün soğna gonturole gitdük. Dinnedi, mayne etdi. Bi taa filim istedi. Filim çekdüdük, gersingeri doktura götüdük. Şööle bi süzdü filimleri.”İlaçları deeştürüyok” dedi. Bu sefer şurup yazmadı, üç hap yazdı. Otuzbeş milyon lire taa tosladuk erzaniye. Bubam dutdudu “ben bu gada hapı içmem, avradını s..tiğimin dokturu beni öldürücek” deyi. Gusura bakma ağabeyim, başığı ağrıdıyom emme, bubama zorunan hapları yutduduk, on beş gün soğna doktura bi taa gitdük. Hava bi ısıcak bi ısıcak yımırta gırsan daşın üsdünde bişer valla. Maynane galabalııık...”Doktur nerde?” Dokturun çocukları pikliğe gitmişle de unnarı getümeye gitmiş. Eyi. Bekle Allah, bekle Allah. Saat onikiden üçe gada bekledük. Doktur geldi neyse, yazanesine girdi. Hemen çekdim bubamı golunda, içeri girecem hızmatcı gız salmaz. ”Sıra va emmi, bekliicen” der.” Gızım biz ırak yerden geliyok, bu üçüncü gelişimiz, gonturol olup gidicook, evimizde başga hasdamız da va” dediysem de gızı ırazı edemedük, başladuk nizaya. Niza böyüyünce gıymatlu ağabeyim, doktur yazanesinden çıkdı. Dedim “doktur bey bizük.” “Siz kimsiiz” demesin mi? Dedim “dokturum bizi tanıyamadın mı?” “Tanıyamadım”dedi. Anağı eşek govalasın, herif bizi tanımazlıkdan geldi ya ağabeyiiim. Neyse gıymatlu ağabeyim, günaanı almıyım belki de hakkatdan tanıyamamuşdu. Emme üç kere gidip gelen hasdayı tanımazsa doktur valla ben unun dokturluğundan şüpe ederim be ağabeyim. ”Biz Söpbecek köyündenük, bubamın makadından gan geliyodu ya dokturum” deyince adam ayıkdı. “Haaa” dedi bizi içeri aldı. “Hoş geldiiz” dedi. Ben de “siz de hoş geldiiz doktur bey, eylenceniz eyi geçdi mi” dedim.”Ne eylencesi” deyi sorunca “çoluk cocuk pikliğe gitmişiniz, eyi eylendiiiz mi” dedim. Herif gafasını şööle bi gıvratdı “gardaşım ben de köylü çocuğuyum, çocukları köye bıraktıydım. Unnarı almıya gitdiim. Zırt cepden aradıla hasda şoha girdi deyi. Valla dooru hastaniye geldim. Çocukla da galdı köyde”dedi. Eee böyledü bu gavanuz diplü dünya, çok para gazanusan talaşan da bööle çok olu. Neyse gıymatlu ağabeyim, gine dinnedi, mayne etdi, “eyisin dayı emme bi gonturol filmi taa çekdürelim” deyince gan beynime sıçıradı. “Doktur efendi, doktur efendi, yeter iki aydu bizi aşaa yokarı salladuğun” dedim. Herif afalladı galdı. “Erzaneciynen, filimciynen ortak olmuşun sen gardaşım, her gelişde bi saa, bi una bi etekine haraç vermekden bıkduk be gardaşım yeter Alla’n aşgına, bilemediysen bu adamın hasdalıını yolla bizi Angaraya mı olu, Isdanbula mı olu, sallama bizi artuk be doktur efendi” deyi baarmışım. Baarışmıza hızmatcı gızınan bekleşen hastaların saapları da içeri doluşdula.
(sürecek)