Geçen gün yaşı 60'ın üzerinde bir dostumuz gençliğinden bahsederken askerlik yaptığı sırada babasının eşini ve çocuğunu da alarak kendisini ziyarete geldiğini, bu ziyaret sırasında çocuğunu kucağına dahi alamadığını gözleri dolarak anlattı.
Evet, bir baba çocuğunu kucağına dahi alamazdı büyüğünün yanında. Gelenek böyleydi. Sevemezdi. Sevgisini gösteremezdi. Sadece sevgiye mahsus değildi bu kısıtlama. Baba, büyüğünün yanında çocuğuna kızamazdı da. Gelenek böyleydi.
Şimdi zaman değişti. Gelenek yaz sıcağında karın eriyişi gibi eridi. Erimek zorundaydı, çünkü şartlar değişti. Geniş aile dağıldı, çekirdek aile yaygınlaştı. Tarım toplumunun küçük bir şirket gibi "iş" üzerine kurulu olan ailesi de yok artık.
Değişen sadece büyüklerle olan ilişkiler mi? Eşler arası ilişkiler de değişti. Nenelerimiz, hatta analarımız kocalarından söz ederken bir defa olsun adını söylememişlerdir. Ya "u" deyip geçiştirmişler ya da hoşa giden bir lakabı varsa onu zikretmişlerdir. Erkekler de pek farklı değillerdi ya... Bir amca tanırdım hanımından "bizim Köroğlu" diye bahseden. Hala geleneksel çevrelerde eşinden söz ederken "bizim çocuklar" diyen bir dolu "herif" var.
Nişanlıların görüşmemesi gerekirdi. Nişanlı kız müstakbel kocasından kaçardı. Eskiden dağda, bağda beraber çalışan bu insanlar "nişan"dan sonra adeta iki yabancı olmak zorundaydı. Nişanlısıyla eskaza yolda karşılaşan kız yolunu değiştirmezse ciddi eleştiriye tabi tutulurdu. Sanıyorum kırsal kesimde evlilik öncesi cinsel yakınlaşmalara karşı geliştirilmiş bir önlemdi bu "kaçma" işi.
Gelinlerin "söylememe"si vardı bir de. Kayınbabayla konuşmazlardı. Ayaklarını yıkayacak kadar yakın olan gelinin kayınbabayla konuşmaması sebeb-i hikmetini anlayamadığım bir gelenekti.
Gelenekte bunlar vardı. Kimbilir, gelecekte neler olacak?