8 Şubat 2018 Perşembe

Soy Belgesi

İbreem'le Fadime evlenmişle, 1830'da Memet olmuş. (Büyük Zondalo bu İbreem mi yoksa onun babası mı? Bilmiyoruz)
Memet, Fadimeyi almış, 1860'da Memet doğmuş.
Gülüzar Memed'e varmış, 1898'de Şükrü olmuş. (Bu Memed'e Molla denümüş, derin hoca imiş)
Şükrü Satu'yunan evlenmiş, 1924'te İrasim doğmuş.
İrasim Fadime'yi almış, 1958'de Nazmi doğmuş...


7 Şubat 2016 Pazar

1928...


1928 tarihli bir belgede o zamanlar Bafra Kazası Alaçam nahiyesine bağlı köyler arasında yer alan Yukarı Mülküc'ün adı geçiyor.

(Belge'den komşumuz Köse köyünde bir Hıristiyan mahallesi olduğu anlaşılıyor. Bu konuda, benden daha yaşlı olanlardan, en ufak bir bilgi hatta  ima dahi duymadığımı belirtmeliyim.)

31 Temmuz 2012 Salı

11 Mart 2012 Pazar

Gağşak adı üzerine

Gağşak, şimdinin Yukarıkoçlu'su geçmişin Yukarı Mülgüç (Mürküç)'ünün en büyük mahallesi. Okuma yazmaya başlayalı beri gağşak adının yolların kesiştiği yer alnlamındaki "kavşak"tan geldiğini düşündüm. Muhtemelen devletin memuru da benim gibi düşünmüş olacak ki resmi kayıtlara da bu mahallenin adı Kavşak olarak geçmiş.

Bugün rastladığım bir bilgi "Gağşak" adının hiç de sandığımız gibi olmayabileceğini düşündürdü bana.

TDK Tarama Sözlüğünde "kağşamak" diye bir kelime var ve "bir şeyin parçaları gevşeyip dağılacak hâle gelmek" anlamına geliyor.



"Kağşak" ise "kağşamış, parçaları gevşeyip dağılacak hâle gelmiş" anlamına geliyor.

Şimdi akla şu sorular geliyor: Gağşak adı acaba bir zamanlar orada yıkılmaya yüz tutmuş bir bina, kale ya da yerleşim yeri olması nedeniyle mi verilmiş? Yoksa zamanında evler dağınık halde olduğu için mi bu adla anılmış o mahalle?

27 Eylül 2011 Salı

Bizim Köyün Evleri



Bu ev Yukarıkoçlu'dan değil. Ama dağ salının tipik bir evi. Değerli araştırmacı Çetin Koşar'ın objektifinden. Koğuz köyünde çekilmiş.

Çatıdan başlayalım. Bu tür çatılara "döng üstüne" derler (yanlış hatırlıyorsam düzeltenler çıkar inşallah. Bir de "beşik örtüsü" denen çatı tipi vardır. Bizim oralarda daha çok sayada, samanlıkta kullanılır. Şehirlerde evlerde de kullanılıyor.). Fotograftaki baca yeni usül, yani ocak ateşi için değil, sobaya uyarlanmış, bu nedenle de küçük ve ince. Eski usül baca fotografı bulmak mümkün mü bilmem? Çatıyı örten kiremit de yeni sayılabilecek bir örtü biçimi. Eskiden kökönar ağacından ince ince şeritler kesilir, bunlar üst üste konulur, çivilenir ve sugeçirmeyen ama kiremite göre de çok hafif bir örtü oluşturulurdu. Belki sıkça değiştirme gerektirmesi de bir kusur sayılabilirdi ama en önemli dezavantajı kolayca tutuşmasıydı. Bacadan sıçrayan bir kıvılcım, özellikle rüzgarın (akyel?) kuvvetli estiği zamanlarda bütün köyü yerle yeksan edebilirdi.

İki tane kapı var yan yana. Soldaki insanların 2. kattaki odalara çıkmak için kullandığı kapıdır. Fotograftaki gibi her zaman açık olmaz. Bazı evlerde bu kapının üzerine koç boynuzları, nadirattan geyik boynuzu, bazen de at nalı çaıklı olur. Sağdaki kapı "hayat kapısı"dır. Buradan insan trafiğiyle birkite hayvan trafiği de işler. Hayvanlar evin alt katındaki "tam"da kalırlar. Hayat tamların önündeki genişçe alana verilen isimdir.

Evin pencereleri hem sayısındaki azlıkla, hem de pencerelerin küçüklüğü ile dikkatinizi çekmiş olabilir. Cumhuriyet'in ilk on yıllarında bu pewncereler daha da küçükmüş, "penek" tabir edilecek kadar, çünkü cam bulmak oldukça zor bir işmiş. Gündüzleri içeriye bir miktar ışık girmesine müsade eden bu pnekeler geceleri çaput tıkanarak kapatılırmış. Sayı azlığı da ısınmayla ilgili bir şey olsa gerek.

Bu pencereler iki parçalıdır ama yanlara açılan iki kanadı yoktur. Üst parça sabittir, alt parça yukarı doğru sürülerek açılır. Kafa ya da vücudun belden yukarısı bu aralıktan dışarı çıkarılır.

Bu evlerde oda sayısı genellikle 2-4 arasındadır. Odalara "ev" denmesi genellikle bu odaların herbirinin ayrı bir aileyi (yani erkek kardeşleri ve evladu iyalini) barındırmasından olsa gerek. "Evin önü" dendiği zaman odaların dışında kalan daha geniş bir bölüm anlaşılır.

Köyümüzün evlerinde şehirlerdeki anlamda bir mutfak yoktur. Yemekler genellikle ocaklı odada hazırlanır ve pişirilir, ancak bulaşık evlerin arka kısmında hela, hamamlık gibi ek bölümlerin yakınında yer alan "apdeslük"te yıkanır.


(sürecek)

24 Eylül 2011 Cumartesi

Görünen Köy



O köy bizim köyümüzdür. Toprağı bedenlerimize karşmıştır: yediğimiz yemekle, içtiğimiz suyla. Bedenlerimiz toprağına karışmıştır: dedelerimizin, onların da dedelerinin yattığı mezarlıklarla.

Hala



Teyzeye "ana yarısı" derler, halaya da "nene yarısı" demek lazım.