30 Temmuz 2009 Perşembe

Satı Zengin

Satı (Satu) Zengin, Öküztaşı köyünden Abdullah'ın kızı (Aptil'in kızı). Şükrü (Mollanın Şükrü) Zengin ile evli. Fikri, İbrahim, Şevki, Rasim, Hamide (Çalışkan), Gülizar (Güner), Mahfer (Kılcı) ve Nazmiye (Koç)'un annesi. Mezarı Alaçam'da büyük oğlu Fikri ile yan yana. Muhtmelen 1970'lerin ilk yarısında çekilmiş bu fotografta ağabeyi Halil (Satılmış) Ergün'le beraber.


Satu Nene hakkında

Satu Nene tam bir Osmanlı kadınıydı. Görmüş geçirmiş denen türden müstesna bir insandı. Kocası Şükrü yıllarca harpte kalmıştı. O arada evi barkı çekip çeviren çocukları yetiştiren Satu Nene olmuştu. Harp bitince eve dönen Şükrü Dede önce üzerine bir kuma almış, sonra da hastalanmıştı. Ne hastalığı vardı diye sorduğumuzda "Ne biliriz oğlu, o zaman doktor mu vardı? Tere yatmış derlerdi" diye anlatırdı. "Tere yatma"nın anlamını bilemiyorum ama anlatılanlara bakılırsa tüberküloz olsa gerek. Kronikliği, gece terlemeleri yapması, o dönemlerde Karadeniz havalisinde sıtmayla birlikte çok yaygın görülmesi bunu düşündürüyor. Satı Nene'nin Şükrü Dede'den bahsederken kelimelere dökmediği derin bir kırgınlığı olduğu fark edilirdi. Özel hayata dair bu meseleyi kendine soramadık ama üzerine kuma getirmesinin bir sonucu olsa gerek diye düşündük hep.

Satu Nene Yukarıkoölu'da çok sevilen bir sima idi. Köye çok hizmetleri olmuştu. Bunlarda en önemlisi 1970'li yıllarda dahi yolu bulunmayan köye yol getirilmesidir. Benim de bir kaç defa Yukarıkoçlu'da Alaçam'a yürüyerek gittiğim vakidir. İdmanlılar için 6 saat sürerdi. Atla gitmek şimdi uçakla gitmek gibi bir şeydi. Hastaların iki at arasına sal kurularak götürülürdüğünü gözlerimle gördüm. Satu Nene, köye yolun getirilmesinin deyim yerinde ise "delisi" idi. Bafra'da kalmış Ankara'ya gitmiş, zamanın başbakanı Süleyman Denmirel'e sorununu arz etmişti. Bunu "kadın başı"(!!!!) ile yapabilmek bırakın o günleri, bugün bile her babayiğidin harcı olmasa gerek. Yol sevdası onu öylesine sarmıştı ki rüyalarında bile yolla uğraşırdı. Uykusunda yol "Kızılan"dan giderse şu kadar kilometre, "Etcimez"den giderse bu kadar kilometre olacağını konuştuğuna ("samuramak" derler buna Yukarıkoçlu'da)bir kaç kez şahit oldum. Şimdi Yukarıkoçlu'nun yolu var. Önceleri haftada bir Çarşamba günleri kamyon ya da traktörle sağlanan ulaşım şimdi haftanın üçgünü minibüslerle ya da özel otomobillerle sağlanıyor. Özellikle hastalar bu yol üzerinden kolaylıkla şehre ulaştırıldığında eminim ki Satu Nene'nin kabrine nur üstüne nur iniyordur.

Satu Nene'den duyduğum sözler, deyimler, deyişler

"Ak karga getirir, kara karga götürür." Babanın çalışıp kazandığını tutumlu kullanmayan eş ve çocuklar için söylerdi.

*

"Yolunun üstüne koydumi toplaya toplaya gelirsin." Söz dinlmeyen gençlere söylediği senin de başına gelecek bunlar anlamında bir sitem cümlesiydi.

*

"ırgatın orağını saklamak" lüzumsuz işlerle çalışanı engellemek

*

Eminem oylu musun?
Minare boylu musun?
Her gelen seni sorar,
Altun hamaylu musun?

*

Ay gördüm, nur gördüm
Hazret Aliyi bir gördüm

(Muhtemelen daha uzun bir Alevi deyişinin parçası olan bu dizeleri Satu Nene dolunay gördüğü zaman söylerdi. İkinci dizedeki "bir" "pir"den bozulmuşa benziyor.

(sürecek)

Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer

Bir Kurban Bayramı. Siyah beyaz fotograf günlerinden. Muhtemelen 60'lı yılların sonları. Kadriye Zengin (Genç), Nazmi Zengin, Sunar Kılcı (Öney), Şevki Zengin, Hakan Kılcı, Mahfer Kılcı (Zengin), İbrahim Zengin. Arkada Sami Güner ve Duran Zengin'in yüzleri tam olarak fotograf karesine girmemiş. Koç bir kaç saat sonra kurban edildi. Çocuklar büyüdü. Şimdi Kadriye Bursa'da, Nazmi Konya'da, Sunar İstanbul'da, Hakan Ankara'da iş-güç, çoluk-çocuk sahibi. Mahfer Kılcı Ankara'da, Şevki Zengin, Alaçam'ın Doyran köyünde, Sami Güner ve Duran Zengin Bafra'da oturur. İbrahim Zengin bir kaç yıl önce rahmetli oldu, Bafra'ya defnedildi. Nur içinde yatsın.

Şevki Zengin

Şükrü ve Satı Zengin'in oğullarından. Fikri, İbrahim, Rasim, Hamide, Gülizar, Mahfer ve Nazmiye'nin kardeşi. Halen Doyran köyünde oturur. Halil (Satılmış) Ergün'ün damadı. Abdullah, Duran, Necmi'nin babası.

Nazım Zengin

Nihat ve Naciye Zengin'in oğullarından. 1973 Bafra doğumlu. Ankara Üniv. DTC Fakültesi muzunu. Halen Bafra'nın Müstecep köyünde sınıf öğretmeni. Sevda (Çam) ile evli. Merve ve Rasim'in babası. Aksi belirtilmedikçe bu blogdaki fotograflar Nazım Hoca'nın objektifinden.


Nazım'ın şiirleri


"Bir hayal kur
Güleceksek güneş gibi gülelim yeryüzüne
Ağlayacaksak yağmur gibi ağlayalım"


diyen Nazım'ın bazı şiirlerine http://www.edebiyatdefteri.com/siir/140638/bir-hayal-kur.html adresinden ulaşılabilir.

Nazım'ın fotografları

Nazım'ın fotograflarına http://galeri.netfotograf.com/portfolyo.asp?nf=166215 adresinden ulaşılabilir.

Bir Yukarıkoçlu Yemeği: "Dikme"

Kurban Bayramı'nda sofra. Ortadaki yemek "dikme", "ıslama" diye de bilinir. Yufka ("yoka ekmek") rulo biçiminde dürülür, 7-8 santim boyunda parçalara ayrıldıktan sonra dik olarak tepsiye yerleştirilir, üzerine haşlanmış etin suyu sıcak sıcak ilave edilir. (Not: Çatal-kaşık kullanmadan yenen bu yemeği yerken parmaklarınıza mukayyet olmanızı tavsiye ederiz.)

Yukarıkoçlu'dan Bir Sofra

Üç tabak kesmeç çorbası, taze koyun peynirli yumurta, yoğurt ve pekmez. Hepsi Yukarıkoçlu'nun ürünü. Salata malzemsi Alaçam'dan.

Nihat Zengin

Rasim ve Fatma Zengin oğlu. 1950 Yukarıkoçlu doğumlu. Tarım Bakanlığı'ndan emekli. Halen Bafra'da oturur. Naciye (Çam) ile evli. Nazım, Naim ve Murat Namık'ın babası.

Fatma (Fadime) Zengin (Herecoköylü)


Yukarıkoçlu Zıbo mahallesinden. Köseköy Hereco mahallesinden Mehmet ve Ezine Gürel'in kızı. Rahmetli Rasim Zengin'in eşi. Nihat, Nazmi ve Kadriye (Genç)'in annesi.

Yukarıkoçlu'da Bahar


Yukarıkoçlu, Samsun ilinin Alaçam ilçesine bağlı bir köydür. Eski adı Yukarımülgüç'tür. Zıbo, Gağşak (Kavşak) ve Çongo (resmi kayıtlarda sırasıyla Zubo, Orta mahalle ve Tongaz) olmak üzere 3 mahallesi vardır. Samsun il merkezine 104, Alaçam'a 24 km uzaklıktadır.