24 Eylül 2011 Cumartesi
Değmen
Değmen, yani değirmen sadece buğday vb. tahılların öğütüldüğü bir yer değildir. Değmen kültürün bir parçası, muhayyilenin kapılarından biridir.
Benim bildiğim, gittiğim, buğday öğüttüm, bir gece yattığım değmen "cami değmeni"dir. Sakın a'yı uzatmayın, "caami" falan demeyin, burası "cami" değmenidir. Cami tabii ki okumuş yazmışlarımızın a'sını uzatarak okuduğu, müslümanların ibadet ettiği, toplanma yeri, camidir, ama uzatmayı sevmeyen benim insanım ona a'sı kısa cami demiştir.
Uzun uzun zamanlar önce etraftaki köyler (Gağşak, Zıbo köyü, Çongo köyü, Herecoköyü, Goltak köyü, muhtemelen Köse köyü, hatta Öküzdaşı köyü...) cuma namazını bu değmenin yakınında kılarlarmış, o nedenle bu ad verilmiş değmene.
Ben değmene iki defa gittiğimi hatırlıyorum. İlk gidişimde herhale ilkokul öğrencisiydim, 10 yaş dolaylarında. Mevsim yazdı. Bafra'dan köye gelmiştik. Anamla beraber birilerinden eşek bulmuş, eşeğe buğdayı vurup öğütmeye gitmiştik. Gece orada kalmıştık. Değmenin ocağında kül çöreği yapmıştı anam. Hala o çöreğin tadını damağımda, kokusunu burnumda hissederim.
Türkü "değirmenin bendine/döner kendi kendine" diye yakılmış, ama bildiğim kadarıyla değirmenler öyle kendi kendine dönüp durmaz. Suyu getiren bendin önünde "savak" vardır. Değirmendeki iş bitirilince savak açılır ve su boşa akmaya başlar. Değirmenin döndürülmesi için savağın kapatılması, suyun değirmenin milindeki çarka yönlendirilmesi gerekir.
Değirmen taşları tahıllara ve birbirine sürttükçe aşınır. Verimli çalışması için taşların üzerindeki pürüzlerin (dişlerin" yenilenmesi (taşların "dişenme"si)gerekir. Bunun için "dişo(ğ)" denilen çekice benzer bir alet kullanılır.
Değirmenin şimdi hatırlayamadığım başka ayarları da vardı. Bunları yapmak için bir "değmenci"ye her zaman ihtiyaç olmu. Benim gittiğim dönemde bu işlere "Dodaş" bakardı.
(Sürecek)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder