Ülkemizde yerleşim birimlerinin adlarının değiştirilmesi son günlerde gündeme taşındı. Yerleşim birimlerinin adlarının değiştirilmasi ülkemizin bir gerçeği. Yenice bir gerçek olmadığı gibi ülkemizin sadece belli bazı bölgelerinde yapılan bir uygulama da değil. Selim Özcan'ın "XX. Yüzyılın Başlarında, Canik(Samsun) Sancağında İsimleri Değiştirilmek İstenen Kaza, Köy, Mahaleler ve Yeni İsimleri" başlıklı tebliğinin metnine www.kultur.samsun.bel.tr/samsem2006/doc/044.pdf adresinden ulaşılabilir. Bu makale yer isimlerinin değiştirilmesinin ardındaki düşünce biçimini de, buna yeltenenlerin aczini de, bazı durumlarda açıkça ortaya çıkan cehaletlerini de gösteren güzel bir çalışma.
Yukarıkoçlu ya da Yukarı Koçlu oldukça yeni bir isim. Rahmetli babam Rasim Zengin'in yenilenmeden önceki "nüfus cüzdanı"nda "Yukarı Mülgüç" yazdığını hatırlıyorum. Büyüklerimiz "Yukarı Mürküç" derlerdi. Çetin Koşar adında bir Alaçamlı, internette gördüğüm yazısında "Yukarı Mülküç" diyor. Gerçekte ne acaba köyümüzün adı? "Mülgüç" ne demek? Kökeni ne? Bilen var mı? Ben aradım bulamadım. Bilen/bulan varsa yazarsa memnun olacağım.
Yukarı Koçlu muhtarlık ismi. Bu muhtarlığa çeşitli mahalleler zaman zaman bağlanmış, zaman zaman ayrılmış. Ama Yukarı Koçlu'nun ana çatısını her zaman "Gağşak" ya da Kavşak oluşturmuş. Gağşak üç mahalleden oluşur: Zıbo, Orta Gağşak ve Çongo. "o"lar uzatılır ve "oğlu" anlamına gelir. Zıbo yani Zıboğlu, Çongo yani Çongoğlu kimlerdi, bu isimler nereden geliyordu, ne anlama geliyordu? Daha bunun gibi bir sürü "o" ile biten yer adı var köyde. Örneğin "Kerton oluk yeri". Kimdi Kerto yani Kertoğlu? Nereden geliyor bu ad? Ne anlama geliyor?
Bu arada tarihçi Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun Anadolu'da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar sitesinde (http://www.anadoluasiretleri.com)yaptığım taramada hiçbir sonuca ulaşamadığımı da belirteyim.
24 Aralık 2009 Perşembe
18 Aralık 2009 Cuma
Elentü (Eğrelti)
11 Aralık 2009 Cuma
Gannuca (Kanlıca) Mantarı
(Foto: Nazım Zengin)
Kanlıca (Yerel söyleyişle "gannuca") mantarı sonbahar geldiğinde Yukarıkoçlu'da tadılabilecek doyumsuz lezzetlerdendir. Kuvvetice bir yağmurun ardından hava ısındımıydı "küknerlik"lerde, "avu"ların dibinde çıkar. Bol olmadığı için kanlıca mantarını aramak, bulmanın sevincini yaşamak, bir çırpıya dizip eve getirmek ve tabii ki közleyip yemek ancak yaşanmakla anlaşılabilecek güzelliklerdendir.
Orman Genel Müdürlüğü websitesinde kanlıca ile ilgili bilgiler şöyle:
Lactarius salmonicolor (Melki mantarı olarak ta adlandırılır)
Şapka
Büyüklüğü 5-15 cm kadardır. Mantar gençken ortası hafifçe çukurdur, kenarı içeri kıvrıktır, büyüdükçe ortası daha da çukurlaşarak hemen hemen huni şekline döner. Renk turuncudur, açık sarıdan erik sarısına kadar değişir, kenarda 1 milimetre genişlikte halka halinde açık parlak sarıdır ve belirgindir. Genel görünüşle turuncu ve sarıdan ibaret halkalıdır. Yeşil renkleme yoktur.
Lameller
Başlangıçta kırmızımtırak sarı beyaz, daha sonra açık portakal rengi tonundadır. Sapa doğru kıvrımlı şekil alır, sap üzerinde birazcık devam eder.
Sap
3-6,5 cm boyunda 0,8-2,5 cm kalınlığında, silindir şeklindedir. Renk bakımından portakal sarısı, dip kısmında kırmızımtırak sarı beyaz, yukarı kısmında şarap kırmızısı turuncudur. Sapın etli kısmı kırmızı-pembedir ve koparıldığında turuncu renkte bir sıvı çıkarır. Gençken içi dolguludur, daha sonra şapkaya kadar olan alt kısımda boşlukludur.
Etli Kısım
Kırmızımtırak sarı beyaz renkli, meyve kokulu ve yumuşak, sünger gibidir.
Spor İzi
Parlak kırmızımtırak sarı, tunç rengindedir.
Yetişme Yeri ve Zamanı
Çam meşçerelerinde ve çam ormanı açıklıklarında, çayırlıklarda, Avrupa'da yapraklı ağaç ormanlarında, ilkbahar ve sonbaharda yağmurlardan sonra görülür. Mantar gençken, kırılıp koparıldığı yerinden portakal renkli bir sıvı çıkarır, bu sıvı hava ile temas edince kırmızı olur, iki saat sonra kırmızımtırak portakal esmeri renk alır ve acıdır. Mantarın tadı acıdır fakat nahoş değildir, lezzetlidir.
9 Aralık 2009 Çarşamba
Misir
Misir, yani mısır, Karadenizli'nin, hele de fukara ise, hem ekmeğidir hem de katığı. Ekmeği, çorbası, aşı, patlağı daha neleri neleri yapılır. Püskülünden bıyıklar mı yapılmaz, sapından yastıklar mı doldurulmaz. Mısır ununa bulamadan hamsinin bile tadı eksik kalır.
Rahmetli Erkan Ocaklı ne de güzel söylerdi:
Misiri kuruttun mu
Anbarda duruttun mu
Nenen çarık giyerdi
Bunları unuttun mu (Nakarat)
Suda pişmiş misiri tuzlayıp yiyeceksin
Misirin türküsünü benden dinleyeceksin
(Nakarat)
Köydeki kızlarınan ırgatlıklar ederduk
Misirn püskülünden sigaralar içerduk
(Nakarat)
Korko çorbası derler misirin çorbasına
Benden selamlar olsun misirin babasına
(Nakarat)
Misirin ekmeğini ederler saç altına
Bizim sofrada misir benzer sarı altına
(Nakarat)
Gardaş beşikte seni nenen donatmadı mı
Seni yaradan Mevla beni yaratmadı mı
(Nakarat)
Nokul
Sadece Yukarıkoçlu'ya değil tüm Samsun havalisine özgü bir lezzettir nokul. Nokulsuz bayram düşünülemez.
Nasıl yapılır?
İşte tariflerden bir tarif:
1 yumurta, 1/2 su bardağı yoğurt, 1/2 su bardağı sıvı yağ, 1 su bardağı su, 1/2 paket kabartma tozu, 1 çay kaşığı tuz, 4-5 su bardağı kadar un yoğurularak yarım saat kadar oda ısısında bekletilir. Hamur 3-4 parçaya bölünerek elde edilen pözüler okloç ile açılır. Yağ teleği (modern zamanlarda fırça) yardımıyla tüm yüzey sıvı yağla yağlanır. Önce toz şeker serpiştirilir, ardından ince ceviz ve/veya kuru üzüm hamurun her yanına dökülür. Hamur sarılarak elde edilen uzun rulo 3 parmak kalınlığında kesilip yağlanmış fırın tepsisine bitişik nizamda dizilir. Nokulların üzerine yumurta sarısı sürülür ve pişirilir. Soğuyuca afiyetle yenir. Fotograftaki sofrada olduğu gibi yanında bir de üzüm hoşafı olursa yemeye doyum olmaz.
Avu (Ağu) Çiçeği
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)