30 Ağustos 2010 Pazartesi

Nenemin Dilinden - III

Nenemin son demlerine kadar ciddi hastalıklar geçirdiğini hatırlamıyorum.

Boyununda ince bir kesi izi vardı. "Angarada, güvetireden ameliyet oldum" derdi sorduğumuzda. Ankara'da kaç yılında ameliyat olmuştu guatr hastalığı nedeniyle? Bilmiyorum. Muhtemelen Mahfer Hala'mın orada olduğu yıllar... Karadeniz guatr hastalığyla meşhurdu bir zamanlar. Hatta bu durum karalahana (gara mancar) tüketimine bağlanmıştı. Özellikle kadınlarda sık görülüyordu. Erkekler sağ sola gidiyor, daha değişik gıdalar alıyor ama kadınlar sadece karalahana yiyor gibi bir açıklama yapılırdı bu cinsiyet farkı için. (Evet, kadınlar erkeklere göre köyden daha az çıkıyorlardı ama köyden çıkmayan erkekler de az değildi. Askerlik yoklaması için çağrılana kadar köyünden çıkmamış kişiler bilirim. Çıkmış da ne olmuş? Samsun'a kadar gitmiş, orada çürük raporu vermişler ayağındaki aksaklık nedeniyle. Sonra köye dönmüş ve bir daha hiç çıkmamış.) Bir hormonal etki var bu guatr işinde. Samsun'da guatr ameliyatı yapacak cerrah yok muydu o yıllarda? Muhtemelen varmıştır ama nenem kızının yanını tercih etmiştir.

Nenemin doktoru "eğşi"ynen ocak ateşiydi dersem yalan olmaz. Zaman zaman geçirdiği ufak tefek hastalıklarda başını cemberle sıkı sıkı sarar, sıkıca giyinir, eğşi ezdirip bol bol içer ve ocak ateşinin yanına uzanıp ter atardı. Ocak ateşi olmadığı zaman bir türlü ısınamazdı. Arasıra tütse de, kabı kaçağı is içinde bıraksa da Yukarıkoçlulu için ocak ateşinde karşı ayak tabanlarını kızdırmak dünyanın en büyük keyflerinden biriydi. Hey gidi günler... Şimdi koca köyde ocak yanan kaç ev kaldı? "Ocak" demek aile demekti, "ocağı batasıca" en büyük beddua, "ocağı tüttürmek" en büyük gururdu. Şimdi ocakların yerini sobalar aldı. "Ocak"lar "battı" mı? Batmadı belki, ama göçe yenik düştü.

Bu arada eğşinin genellikle kışın tüketildiğini yazın daha çok şıra ya da çalkama içildiğini de belirtelim. Şıra "karacerük"ten yapılırdı. Ne kadar ekşiyse o derece makbule geçerdi. "Çalkama"da öyle. Nadiren "yoort sulama" ile yapılırdı. Yağı "yayuk"ta alınmış yoğurttan oldumuydu daha da mabuldü (tam diyet ayran!).

Nenemin zaman zaman, özellikle bacaklarında ağrı olurdu. Çoğu zaman sineye çeker seslenmezdi bu ağrılara, dayanılmaz olduğunda ise ağrısıyla konuşurdu. Yanlış bir şey yazdığımı sanmayın, nenem ağrısıyla konuşurdu. Bir yanda bacağını oğuşturur öte yandan "beni seni bilmiyoduuuumm, sen nerden geldiiiiinn, geldüüün yere giiiiit" diye ağrısını uzaklaştırmaya çalışırdı. Ağrı kesici mi? Doktor mu? Onlar da neydi nenem için.

Nenemin kendince "doktorluğu" da yok değildi. Bizden birileri hastalanınca kurşun döktüğünü hatırlarım. Bir de bazı hasta kadınlara şişe çektiğini. Ebelik yaptığını duymuştum. Çıbanlara "gara mehlem" yapar, "ayağını berkittiği" zaman kendisi sarardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder