Anam Fatma Zengin'den öğrenmeye çalıştım. Pek başarılı olamadım. Keşke hemşehrilerimiz himmet edip bilgi gönderseler de daha bilgilendirici bir şeyler yazabilsem.
eveleyük-
gırışöyük- pişirilip süzülür sıkılır azcık yağda kavrulur üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür
mendek-
ısırgan-
dere mancarı- soğuk suda pişirilir süzülüp soğanlşa kavrulur üzerine yumurta kırılır
guş mancarı- suni gübreler çıkınca tarladan bahçeden kayboldu.
yelesen- yemeği ıspanak gibi yapılır
sirken-
22 Temmuz 2010 Perşembe
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Mevki Adları
Alebozon talası
Almalık
Altı ortak
Armudun yanı
Bayramın bozu
Beş ortak
Çatal acuk
Çayıllığın talası
Çayırlık
Çıbılı galuk
Davşan alağı
Depe
Devret
Değmen ocağı
Dömbelci
Düdüklük
Eskiyaylanın yanı
Gadının talası
Gadirin düzü
Garşu galuk
Gaşın üstü
Gavağın altı
Gavur hırmanı
Geçeğin ağzı
Gıran kaluk
Gısırak gerişi
Govanın yanı
Göçük
Göğalmanın yanı
Gölün yanı
Herk aazı
Işırgan
Kerton oluk yeri
Köyün altı
Mezellik
Sadırlık
Sümünon talası
Zondal puarı
Tuna'nın öldüğü yer
Almalık
Altı ortak
Armudun yanı
Bayramın bozu
Beş ortak
Çatal acuk
Çayıllığın talası
Çayırlık
Çıbılı galuk
Davşan alağı
Depe
Devret
Değmen ocağı
Dömbelci
Düdüklük
Eskiyaylanın yanı
Gadının talası
Gadirin düzü
Garşu galuk
Gaşın üstü
Gavağın altı
Gavur hırmanı
Geçeğin ağzı
Gıran kaluk
Gısırak gerişi
Govanın yanı
Göçük
Göğalmanın yanı
Gölün yanı
Herk aazı
Işırgan
Kerton oluk yeri
Köyün altı
Mezellik
Sadırlık
Sümünon talası
Zondal puarı
Tuna'nın öldüğü yer
Yaprak aşı
Pelit(kayın) ağacının körpe yaprakları toplanır, atlanır (temizlenir). Yıkandıktan sonra az haşlanır, sıkılır. Yağda kavrulmuş (Bulgur) dene (si) ile tencereye döşenir. Kararınca su eklenir, tuz atılır. Pişince üzerine sarımsaklı yoğurt konarak yenir.
Yaprak aşı artık yapılmıyor. Annemin "Rahmetli nenem yapardı, ne kadar lezzetli olurdu" diye özlemle anlattığı bu yemek besbelli ki harpler sırasında "misirin somağını" yiyecek kadar gıda sıkıntısı çeken insanımızın açlığa bulduğu çarelerden biri.
Yaprak aşı artık yapılmıyor. Annemin "Rahmetli nenem yapardı, ne kadar lezzetli olurdu" diye özlemle anlattığı bu yemek besbelli ki harpler sırasında "misirin somağını" yiyecek kadar gıda sıkıntısı çeken insanımızın açlığa bulduğu çarelerden biri.
Kendir
Bir zamanlar Yukarıkoçlu'da "kendir" yetişirmiş. Anam Fadime Zengin kendiri ve kullanımını şöyle anlattı:
Hayvan gübresi olan yerlere, sık biçimde ekilir. Büyüyüp sararmaya yüz tuttuğunda kökünden koparılıp bağ yapılır. Bağlar göle yatırılır. Kendir yumuşayıp ipliği gövdesinden ayrılmaya başlayınca gölden alınıp kurutulur. Kuruyunca "mengenez"e kıstırılıp dövülür. Böylece lifler kabuktan ayrılır. Lifler silkelenip artıklardan temizlendikten sonra tarağa çekilir. Daha sonra orcuk kullanılarak eğrilerek ip haline getirlir. İpler küüle suya yatırılırarak (çok miktarda ise kuyulanarak) yumuşatılır. Dikişte, hayvan yuları yapmakta, çarşıdan alınan ipliğin arasına katılarak gömlek dokunmakta kullanılır.
Dokuma tezgahındaki parçalar: tarak, kücü, cımbar, tefe
İp eğirmek için malzeme: ero (o uzatılır), orcuk, arşak
Hayvan gübresi olan yerlere, sık biçimde ekilir. Büyüyüp sararmaya yüz tuttuğunda kökünden koparılıp bağ yapılır. Bağlar göle yatırılır. Kendir yumuşayıp ipliği gövdesinden ayrılmaya başlayınca gölden alınıp kurutulur. Kuruyunca "mengenez"e kıstırılıp dövülür. Böylece lifler kabuktan ayrılır. Lifler silkelenip artıklardan temizlendikten sonra tarağa çekilir. Daha sonra orcuk kullanılarak eğrilerek ip haline getirlir. İpler küüle suya yatırılırarak (çok miktarda ise kuyulanarak) yumuşatılır. Dikişte, hayvan yuları yapmakta, çarşıdan alınan ipliğin arasına katılarak gömlek dokunmakta kullanılır.
Dokuma tezgahındaki parçalar: tarak, kücü, cımbar, tefe
İp eğirmek için malzeme: ero (o uzatılır), orcuk, arşak
18 Temmuz 2010 Pazar
Sayın Çetin Koşar'a teşekkürlerimizle
Alaçam'ın Sordan (Akbulut) köyünden yetişmiş değerli araştırmacı Sayın Çetin Koşar'ın adını "Köyümüzün adı 'Yukarı' Ne?" başlıklı yazımızda (http://yukarikoclu.blogspot.com/2009/12/koyumuzun-ad-yukar-ne.html) anmıştık.
Sağ olsun, var olsun, bu yazıyı bulmuş, okumuş ve “soru ilmin kapısıdır” diyerek kendine bir görev çıkarıp "Mülküç" adının peşine düşmüş.
Çetin Bey, http://alacam.blogcu.com/mulkuc-adinin-pesinde/7211545 adresinden tamamı okunabilecek yazısında "Resmi kayıtlarda 'Mülküç' olarak geçen bu ismin Alaçam ve civarında “Mülgüç, Mülküç, Mürküç, Mürküş…” gibi birçok söyleniş şekli de vardır" diyor.(Resmiyette ilk ikisinin, halk arasında ise son iksinin kullanıldığına şahit olmuşluğumuz vardır.)
Ve Tayyar Anakök'ün Alaçam Tarihi adlı eserinde "Alaçam'ın içinden akıp giden bir çayı vardır. Adı Uluçay’dır. Bu çayın biri viraneden gelen (İnderesi), diğeri, Aşağı Mülküç'ten gelen Mülküç Çayıdır. Bu çay yazları kurur, kışları kudurur. Çok döküntü getirir. Halk bu çayın taşlarından, kumlarından, kargalaklarından faydalanırlar. Büyük seller vücuda getirdiği ve büyük zayiat verdiği de olur. 1312 Rumi senesinde (1896) bu çay taşmış 13 haneyi yıkmış, hayvanlar telef etmiş ve 4 kişiyi evinden almış götürmüş öldürmüştü. Bugün bu tehlike kalkmıştır." diyerek Mülküç adını andığını vurguluyor.
Çetin Bey, Kudret Emiroğlu'nun yayınladığı 1869'tarihli Trabzon Vilayeti Salnamesi'nin 1. cildinin 141. sayfasında köyümüzle ilgili güzel bir bilgiye ulaşmış: "Bafra kazasına mülhak Alaçam Nahiyesinde tulen iki ve arzen yarım saat mesafeli Yukarı Malkoç karyesi civarında bulunan Püskül ormanı olup bu ormandan çıkan meşe ağaçlarından kereste çıkarılarak Dersaadet’e nakl olunur."
"Püskül ormanı"nı ne yazık ki artık hatırlarda bile yok. Yukarı Malkoç ise dönüşerek yaşamını sürdürmeye çalışmış. Önce Mülküç olmuş, sonra Koçlu yapmışlar. Koçlu'ya dönüşümün bir Türkçeleştirme hevesi olduğu kesin ama Malkoç neden Mülküç olmuş bilemiyoruz. Çetin Bey'e göre "sorun ... yanlış okumaktan kaynaklanmakta".
Şöyle bir açıklama getiryor duruma Çetin Bey: " Mülküç adının temel harfleri de “M L K Ç= خ ك ل م” dir. Sıradan bir vatandaşımıza bu harflerden bir isim türetmesini teklif ettiğimizde bize önereceği isim MaLKoÇ olacaktır."
Adı geçen Trabzon Vilayeti Salnamesi'nde Malkoç o devirdeki alfabedeki harflerden hangileri kullanılarak yazılmıştır bilemiyorum. Çetin Bey'e göre mim-lam-kef-cim kullanılmış. Bu bilginin orijinal metin görülerek mi verildiğini yoksa Kudret Emiroğlu'nun okumasına mı dayanıldığını b,lmiyorum.
Çetin Bey'in konuyu benden iyi bildiğine eminim ama aklıma düşen soruyu sormamak ve araştırmamak ona saygısızlık olur diye düşündüm ve Osmanlıların "Malkoç" hangi harflerle yazdığına elimdeki Türkçe-Osmanlıca-İngilizce Redhouse Sözlüğü'nden baktım. Sözlüğün 728. sayfasında Malkoçoğlu'nu buldum. Malkoç mim-lam-kaf-cim ile yazılıyor.
Sonuç olarak... Süreç içinde "Mülküç" adının peşine düşen değerli araştırmacı Çetin Koşar ile gıyaben tanıştım (en kısa zamanda vicahi hale getirmeyi planlıyorum), Tayyar Anakök'ün Alaçam Tarihi'nden ve içinde köyümüzün adı geçen bir Salname'den haberdar oldum. Bir zamanlar bizim orlarda İstanbul'a kereste gönderilecek kadar büyük ormanlar olduğunu anladım. Malkoç'un nasıl yazıldığını öğrendim (alternatif yazım biçimleri olabillir mi?) ama Mülgüç ya da Mülküç nereden geliyor hala tatmin edici bir cevaba ulaşamadım.
Nazmi Zengin
Konya
16 Temmuz 2010 Cuma
Siyez
İlginç bir çağda yaşıyoruz. İnsanlar herkesin malı olanı kendi adlarına tescil ettirme yarışı içine girdikleri bir çağ bu. Ulusötesi denen şirketlerin dünyanın bir ucundan gelip gariban ülkelerde gariban halkların geleneksel olarak yetiştirdiği ürünleri kendi adlarına patent almalarını duyduğumda çok şaşırmıştım. Benzer bir şaşkınlığı bir beldenin yıllardır Yukarıkoçlu'da (ve muhtemelen Anadolu'nun başka bir çok yerinde) ekilip biçilen "siyez"i "Türkiye’de sadece, Kastamonu/İhsangazi’de yetişen siyez" diyerek sahiplenmeye çalıştığını görünce yaşadım.
Biilm adamları diyorlar ki...
Siyez buğdayın atasıdır. Resmi adı Triticum monococcum'dur..İnsanoğlu siyezi ekip biçmeye Diyarbakır’daki Karacadağ bölgesinde başlamış. Zor şartların bitkisi olan siyez demek ki oradan yayılmış Anadolu'ya. Besin değerli fazla olmasına rağmen veriminin az olması nedeniyle giderek daha az ekiliyor siyez.
(sürecek)
Biilm adamları diyorlar ki...
Siyez buğdayın atasıdır. Resmi adı Triticum monococcum'dur..İnsanoğlu siyezi ekip biçmeye Diyarbakır’daki Karacadağ bölgesinde başlamış. Zor şartların bitkisi olan siyez demek ki oradan yayılmış Anadolu'ya. Besin değerli fazla olmasına rağmen veriminin az olması nedeniyle giderek daha az ekiliyor siyez.
(sürecek)
Bir Yukarıkoçlu Yemeği: Mola
Bilmecesi bile vardır "mola"nın: İt itice/Burnu sivrice.
Malzemesi un ve sudan ibarettir. Bir de eritilmiş tereyağı. Kaynar suya yavaş yavaş ilave edilen un sürekli oklava ile karıştırılırak koyulaşması sağlanır. Un suyu iyice emince kaşıkla şekil verilerek eritilmiş yağa atılır ve hemen alınır. "Mola" yenmeye hazırdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)